Federal Mahkemesi Hediye İptalinin Şartlarını Açıklığa Kavuşturdu

News  >  Intern  >  Federal Mahkemesi Hediye İptalinin Şartlarını Açıklı...

Arbeitsrecht-Anwalt-Rechtsanwalt-Kanzlei-MTR Legal Rechtsanwälte
Steuerrecht-Anwalt-Rechtsanwalt-Kanzlei-MTR Legal Rechtsanwälte
Home-Anwalt-Rechtsanwalt-Kanzlei-MTR Legal Rechtsanwälte
Arbeitsrecht-Anwalt-Rechtsanwalt-Kanzlei-MTR Legal Rechtsanwälte

Kaba nankörlük nedeniyle bağışın geri alınmasının koşulları – Federal Mahkeme içtihatlarına genel bakış

Bağış hukuku ile ilgili meselelerde, kaba nankörlük temelinde bir bağışın geri alınması konusu sürekli olarak önem kazanmaktadır. Bir bağışın hangi şartlarda geri alınabileceği meselesi, yüksek mahkemelerin içtihatlarında da düzenli olarak ele alınmaktadır. Federal Mahkeme’nin (BGH) 25 Mart 2014 tarihli kararı (Az. X ZR 94/12), bu konuda sözleşme hazırlığı ve hak taleplerinin uygulanması açısından önemli sonuçlar doğuran temel ilkeler ortaya koymaktadır.

Yasal Temeller ve Medeni Hukuktaki Yeri

Kaba nankörlük nedeniyle bir bağışın geri alınma hakkı, Alman Medeni Kanunu’nda (BGB) düzenlenmiştir. BGB’nin 530. maddesine göre, bağış alan kişi, bağışçıya veya onun yakın bir akrabasına karşı ağır bir kusur işler ve nankörlük gösterirse, bağış geri alınabilir. ‘Kaba nankörlük’ kavramı, içtihatlarla şekillenmiştir ve yalnızca basit bir yanlış davranıştan fazlasını gerektirir – bu kapsamda, dürüstlük ve güven ilkelerine karşı ciddi bir ihlal olması gerekmektedir.

Kaba Nankörlüğün Kanıtlanmasına İlişkin Gereklilikler

Tanım ve Yorumu

İçtihatlar, bağış alan kişinin davranışının objektif olarak özellikle ağır bir görev ihlali olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Bağış alanın yalnızca kaba ya da düşüncesiz davranması yeterli değildir. Aksine, bağışçı ile olan kişisel ilişkide ciddi bir incinme veya kırgınlık şeklinde yorumlanabilecek fiillerin mevcut olması gereklidir.

Örnek Olay Grupları

Kaba nankörlük özellikle, davranış ceza hukuku açısından da önemli olduğunda, örneğin ağır hakaretler, fiili saldırılar veya bağışçıya yönelik malvarlığı suçlarında mevcut olur. Ayrıca, ciddi bir sadakat yükümlülüğünün ihlali de, bağışçının güven ilişkisini kalıcı olarak zedelemeye müsaitse, bir geri alma gerekçesi oluşturabilir.

İçtihadın Ölçütü

BGH, verdiği kararda, olayın tüm koşullarının bütüncül bir değerlendirmeden geçirilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Burada asıl önemli olan, bağışçının, bağışı alanın minnettarlığını koruyacağına güvenmekte ne kadar haklı olduğudur. İlişkinin kalıcı olarak bozulması, kaba nankörlük için bir gösterge olabilir; ancak, tek seferlik bir eylem genellikle yeterli sayılmaz.

Usul Sürecinde ve Delil İbrazında Özellikler

Maddi ve Usuli Gereklilikler

Kaba nankörlüğün varlığına ilişkin ispat yükü ve sunma yükümlülüğü bağışçıya aittir. Bu nedenle, gerçeklerin iyi belgelenmiş şekilde sunulması ve yeterli bir ispat stratejisinin belirlenmesi, bir geri alma talebinin başarıyla ileri sürülmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Bu tür mahkeme süreçleri genellikle karmaşık olay incelemeleriyle karakterizedir, çünkü çoğu zaman tarafların ifadeleri ve karşılaştırmaları davanın merkezinde yer alır.

Süreler ve Formal Şartlar

Ayrıca, BGB’nin geri alma hakkının ileri sürülmesi için sıkı süreler öngördüğüne dikkat edilmelidir. Geri alma, ilgili olayların öğrenilmesinden itibaren bir yıl içinde yapılmalıdır (§ 532 BGB). Bunun dışında, geri almanın geçerliliği için BGB’nin 531. maddesi uyarınca bağışı alana karşı açıkça bildirilmesi gerekir.

Sözleşme Tasarımı ve Miras Planlamasına Etkiler

BGH’nin somut düzenlemeleri, özellikle aile üyeleri veya iş ortakları söz konusu olduğunda, bağış sözleşmelerinin dikkatlice hazırlanmasının gerekliliğini vurgulamaktadır. Aynı şekilde, şirketlere ilişkin miras planlamasında da bu konu giderek önem kazanmaktadır; çünkü bağış hukukundaki geri alma mekanizmaları, malvarlığı ve ortaklık yapıları açısından farklı sonuçlar doğurabilmektedir.

Özet ve Sonuç

BGH kararı, BGB’nin 530. maddesinin yorumlanması ve bir bağışın geri alınmasının değerlendirilmesi konusunda yol gösterici bir önem taşımaktadır. Karar, kaba nankörlük için yüksek bir müdahale eşiği bulunduğunu ve her durumda tüm bireysel koşulların titizlikle değerlendirilmesi gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. Buna ilişkin hak taleplerinin mahkemede veya mahkeme dışında ileri sürülebilmesi, medeni hukukun esaslarının ve güncel içtihatların derinlemesine bilinmesini gerektirir.

Not: Bu makale, BGH’nin 25 Mart 2014 tarihli (Az. X ZR 94/12) kararı temel alınarak hazırlanmıştır. Her somut olayın özel koşulları ve içtihattaki güncel gelişmeler dikkate alınmalıdır.

Bağışlar, geri almalar veya sözleşme ve miras hukuku ile ilgili diğer konularda hukuki sorularınız olursa, MTR Legal Rechtsanwalt ekibi yardımcı olmaktan memnuniyet duyar.

Hukuki bir sorununuz mu var?

Danışmanlığınızı rezerve edin – Tercih ettiğiniz tarihi çevrimiçi seçin veya bizi arayın.
Ülke çapında danışma hattı
Şimdi ulaşılabilir

Şimdi geri arama talep et

ya da bize yazın!